Tag Archives: Suzan Avcı

Gün 15. İyi ya da kötü, herhangi bir çocukluk anınıza yeniden hayat verin, bugünkü içgörülerinizle tekrar bakın.

Standard

Karataş’taki yazlık sinemayız; ahşap sandalyelerde oturmuşuz, elimizde durmadan çinttiğimiz ayçiçeği çekirdekleri film izliyoruz. İki film peşpeşe ama bizim aklımız ilk gösterimde; kimbilir kaçınca kez izlediğimiz o güzel film. Az sonra Çirkin Kral çocukluk arkadaşı Kerim Afşar’a okkalı bir tokat atıp hayatın onu ne denli yozlaştırdığını haykıracak ve o anda kıyamet gibi bir alkış kopacak seyircinin avuçlarından. Melike Demirağ buğulu sesiyle Arkadaş’ı söyleyecek. Herkes kendi arkadaşını düşünecek, hayallerine sarılacak; genciz çünkü ve en büyük zenginliğimiz hayallerimiz, öyle bir mevsimindeyiz hayatımızın.
Bir de bu yolculuğun çocukluk günleri var. Yine Adana. Bu kez kentin meşhurrr Asri Sineması. Pazar sabahları 10 matinesine gidiyoruz; neredeyse her Pazar, ayin gibi. Hıncahınç dolu sinemada genellikle yer bulamıyoruz ama bizim ‘her kapıyı açacak bir anahtarı olan’ Cemile Abla’mız var; ne yapar eder bizi loca koltuklarda oturtur. Filmde Kartal Tibet rol alıyorsa ben çok mutluyumdur; aşığım adama, öyle yakışıklı ve duygulu ki; yok eğer Hülya Koçyiğit varsa bu defa da ağlayışından çok hisleniyorum ama çocuk aklımla da olsa koşuşu tuhafıma gidiyor. İnsan öyle koşar mı ya? Yapay olduğuna da aklım ermiyor ama; yok, insan öyle koşmaz. Bir de Sami Hazinses’i seviyorum. Çok hüzünlü bir sureti var; onu çok çok sevdiğim bir akrabama benzetiyorum. Onun kadar iyi bir insan olduğunu düşünüyorum; onun kadar da dertli. Film, eğer, Senede Bir Gün’se çok ağlıyorum. Sadri Alışık oynuyorsa çok gülüyorum. Fakat dikkat ettim; daha çok hüzünlü filmleri seviyorum; bunun nedenini o sırada hiç bilmiyorum.
Suzan Avcı için ‘vamp kadın’ diyorlar. Ne demek olduğunu bağlamdan anlıyorum; o hep erkekleri baştan çıkarıyor ama biraz rahatsız oluyorum ona vamp denmesinden çünkü kadın sarışın ve çok güzel; hep açık saçık siyah saten giysiler giyiyor. Bence kadına haksızlık ediliyor. Gerçi o da biraz daha iyi kalpli olsa iyi olur ama ‘vamp’ denmesi de haksızlık!
Bu filmler hep birbirine benziyor. Daha çocuğum ama fark ediyorum bir tek Çirkin Kral’ın filmleri bunlardan farklı. Diğerlerinde acı ya da tatlı güzel şeyler gösterilirken Yılmaz Güney’in filmlerinde hep kötü şeyler gösteriliyor. Mesela bir çocuğun burnuna sinekler konuyor, çocuklarına daha iyi bir hayat verebilmek için patronunun işlediği suçu üstlenen bir işçi yıllar sonra hapishaneden çıkıp geneleve gidince orada çalışan kızını yüzündeki izden tanıyor; böyle şeyler hayatta nasıl oluyor? Hiç anlayamıyorum ama niyeyse Çirkin Kral’ın filmlerini diğerlerinden daha çok beğeniyorum. Bazen de öyle bir anda ortaya çıkıyor ki adam, Asri Sinema’da çılgın bir alkış kopuyor; ben de alkışlıyorum, yan gözle Cemile Abla’ma bakıyorum; oooooo O benden çok alkışlıyor. Arkadaşlarımla konuştuğumda bir tanesi ‘ hiç sevmiyorum o adamı’ diyor; ‘bizi yabancılara rezil ediyor, kötü taraflarımızı, fakirliğimizi gösteriyor’. Evet, evet! Ben o arkadaşımdan farklı düşünüyorum. Gösterirse göstersin; demek ki fakiriz, saklayacak mıyız yani? Umut filmi çok güzel, Baba filmi çok güzel. Beni ister sev ister sevme; caaanın bilir; ben bu fimleri çok seviyorum.
30 Yıl olmuş sen öleli. Türkiye’den, hem de hapisten, sen kaçırıldığında sevinmiştim. Arsus’daki bir balıkçıda karına küfreden bir savcıyı öfkene yenilerek ve cebinde asla taşımaman gereken bir tabancayı kullanarak öldürmene kızmıştım. Ona da yazık ettin. Sen ki bu işleri bilirdin; öfkenle işi bitirdin. Hakkında söylenen iyi kötü herşeye rağmen, Türk Sineması’nda gerçek anlamda çığır açan bir yönetmen olarak tarihe adını kazıdın. Biz seyirciyiz; günahın senin , sevabın biziz. Huzur içinde uyu.