Orta Okul öğrencisiydim, Adana Özel Yeni Lise’de. Tüm öğrencilik hayatım boyunca bizim okulda sadece bir kez gerçekleştirilen çok özel bir geziye katılma şansım olmuştu.
1970 başlarında İncirlik şimdikinden daha farklı bir konuma sahipti, şehirde bol sayıda Amerikalı vardı, görevliler aileleri ile gelir, bir kısmı şehirden ev kiralardı. Bir Nisan ayında Amerikalı ailelerin çocuklarını bizlerle kaynaştırmak amacıyla Doğu Anadolu’ya gezi düzenlendi, bir hafta boyunca geceleri trende yol alırken, gündüzleri Malatya, Erzincan, Sivas, Kars, Ağrı, Iğdır gibi şehirleri gezdik, Kars’taki Ani Harabeleri, Harput’taki Arap Baba Ziyareti, Iğdır’da pamuk yetiştirildiğini öğrenmem hiç aklımdan çıkmaz. Şimdi izlerini kaybettiğim John’lar, John’lar ve John’lar kalmış aklımda. Uzun dalgalı saçlı çok tatlı bir çocuktu. İlk Amerikalı arkadaşım. Bakın şimdi yazıma misafir oldu. Anadili İngilizce olan biriyle ilk konuşma denemelerim, hele bir de güzel bir gezideyse unutulmuyor demek ki!
Üniversite yıllarımızsa, ülkenin karanlık zamanlarına rastlar, hayallerimizde yurtdışına gitmek filan yoktu, öyle bir anlayış ve görüş de yoktu, genel olarak böyleydi bu, belki sadece aile olanakları ile giden giderdi. Oysa şimdi öyle mi?
Değil. Hayır, hayır, çağ atladık filan demiyorum, biz atlamadık ama dünya o zamanki dünya değil, uçak fiyatları, dilimize pansiyon olarak çevirebileceğimiz hostel’lar, sevgili Internet, öğrenci kaynaştırma programları derken aslında Avrupa ülkelerinde çok uzun yıllardır olan şeyler bizim de hayallerimizi süslemeye başladı. Bu arada, bana ne oluyorsa, biz diyorum, utanmadan, koca kadın.
Bu ‘sinsi’ girişimden anlayacağınız gibi başta siz değerli anne ve babalar olmak üzere, tüm üniversite öğrencilerini tam da zamanında yurtiçi ve yurtdışı olanaklarından yararlanmak hakkında bilgilendirmek isterim. Dersime katılan öğrencilerim bilir, hep anlatırım.
İlki uluslararası gençlik kampları. Her yıl Ekim başında başvurular başlar. Bu kamplar hem yurtiçinde hem de yurtdışında açılıyor. En az on gün en fazla üç hafta gibi süren bir geziyi seçiyorsunuz, Şirince’de zeytin toplamaktan, İtalya’da bir restorasyon ya da çevrecilik aktivitisine kadar çok geniş bir yelpazede servis veren bu kuruluşa katılım ücreti olarak az bir miktar ödeniyor, on gün ya da üç hafta, ücrette fark olmadığı için üç haftayı seçmek daha kârlı. Yatacak yer, yiyecek üç öğün yemek veriyorlar, günde beş saat çalışılıyor, sonrası gezi ve diğer faaliyetlere ayrılabiliyor. Ne güzel bir olanak! Bu yıl bir öğrencim 5 Ocak’ta yola çıkmak üzere Şirince’ye gidiyor, tek Türk o imiş, 100 Euro ödemiş.
Bir diğer imkan Inter-rail. Bu da üniversite öğrencilerine yönelik yılların kuruluşu. Sitelere girip bakıldığında çok geniş bilgiler var, ayrıca Ankara’daki merkez aranıp bilgi de alınabiliyor, kısaca şöyle: diyelim ki 26 gün için sınırsız tren bileti aldınız, bu biletle Sirkeci’den yola çıkıyorsunuz, bekle beni Avrupa, seni keşfetmeye geliyorum diyorsunuz. Size oturacak bir yer satmadıkları için boş bulduğunuz yere oturuyorsunuz. Bir iki durak sonra o yerin sahibi trene binerse, bi zahmet, hiç itirazsız, yerinizi veriyorsunuz, haydiii yeni bir yer aramaya. Olur mu öyle şey demeyin, bilet onun için ucuz. Ne yazık ki tüm bunlar için öncelikle geniş kapsamlı bir vize almak gerekiyor, henüz vizesiz çıkış bizim için yok, ancak üçüncü dereceden memur çocuklarına var. Olsun, olmasın da, şimdilik olsun diyelim. Seyahatinize herhangi bir Avrupa ülkesine ucuz bulduğunuz bir uçak bileti ile de başlayabilirsiniz, misal, Amsterdam’a 50 Euro’ya bilet bulduysanız, oraya uçup, ordan tren rotanızı çizebilirsiniz. Oralarda hostel denen öğrenci pansiyonları var, konaklama yerleri, bunlarının hepsi ve daha fazlası Internet’te mevcut, hatta hostel hakkında olumlu olumsuz görüşler, daha neler neler. Yanınızda sevdiğiniz, güvendiğiniz bir iki arkadaşla hem daha güvenli hem de daha eğlenceli olur bu seyahat. Sofya, Prag, Budapeşte gibi yerler diğerlerine oranla daha da ucuz, gezilecek, görülecek, yeni arkadaşlıklar kurulacak bir takım güzellikler…
Peki, gitmek için ne yapmalı? Çok açık söyleyeyim, ben öğrencilerime part-time işlerde çalışarak, ucuza özel matematik fizik dersleri vererek para biriktirmelerini öneriyorum. Anne ya da baba böyle bir imkanı zorlamak zorunda da değil, imkan yoksa onları üzmemek de gerekir. Ayrıca onsekiz yaşına gelmiş bir insan artık yavaş yavaş para kazanmayı öğrenmek zorundadır. İşin izin alma kısmına gelince, aileler çocuklarını ayakları üstünde görmekten mutluluk duyarlar, ama bunu sadece seyahata gitmek için değil, gerçekten içtenlikle yapmak lazım, ailenize yardım ederek, sorumluluklar üstlenerek, annenize yardım ederek, akıllı insan olarak, saçma tüketim olaylarına girmeyerek, vesaire vesaire. Bir de şu çok önemli, biz burdayken örneğin bir Kanadalı öğrenci nerede? Mekan olarak değil, akıl ve vizyon olarak nerede? Batı ülkelerinde öğrenciler sırt çantalarını alıp, bir pantolon üç beş tişörtle ülke ülke geziyorlar. Yarın iş hayatınızda aynı iş yerinde çalışabileceğiniz yabancı gençler bu imkanları yaşamışken sizlerin de aynı yollardan geçmiş olması cv’leriniz için bile çok önemli. Uluslararası insan olmak! Üstelik ailenin yolladığı pahalı yaz kampları ile değil, zorluklara da dayanarak, biraz da sefil hâlde yaşanan böyle bir deneyim, ben işveren olsam, ikinci adayı seçimlerimde öne çıkarır, işte bütün bunlar küresel!
Bir de şu meşhur Erasmus var. Zaten akıllısınız ama hedefe kilitlenin, çalışkan olun, İngilizcenizi geliştirin ki sınavı geçin, derim öğrencilerime. Şimdiye kadar bu program ile yurtdışına giden pekçok öğrencim oldu, birinden bile memnuniyetsizlik nidaları duymadım. Müthiş bir deneyim. İngilizce Öğretmenliği Bölümü’ndeki derslerimde dört de yabancı öğrenciyi okuttum, sınıf arkadaşlarıyla yaşadıkları o mutlu paylaşımları unutamam.
Benim ailemin çok parası var diyorsanız, bir de semester at sea var, yine Internet’ten araştırabilirsiniz. Bu güzel ötesi bir olay. Diyelim ki üçüncü sınıfı okuyacaksınız, bir gemiye biniyorsunuz, bir yıl boyunca ne İtalya’sı kalıyor ne Fransa’sı, gemiyle liman liman gezerek, kendi dalınız her ne ise o dalın profesörlerinden aldığınız derslerle üçüncü sınıfı okuyorsunuz. Yale Üniversitesi bile kabulü yapmış, hesap edin eşdeğerini. Bu biraz uçuk kaçabilir çünkü parası diğerlerinin kat be katı, ama olan için de işte imkan!
Bu yazı çok öğrenci çıkarına oldu, değil mi?
Ehh, bana da bu gider, 24 saat öğretmen olarak yaşıyorum, otuz üç senedir, öğrenciler çok kıymetli, çoookkk!
Haydi, önce hayal edin, sonra bu hayali gerçekleştirin.
Önce siz, yıllar sonra aileleriniz beni haklı bulacak.